Koltuk

Salona girdiğimde koltukta oturuyordu.

“Gene mi?” dedim. “Ya,” dedim. “Arkadaş,” dedim. “Sen var ya,” derken bir sigara yaktım. “Sen niye böylesin?”

Yüzüme baktı. Sonra çehresinde hafif bir tebessüm belirdi. Kırlaşmış bıyıkları bu hareketle gerilmişti. Ağzını açtı.

“İRADE!” diye gürledi. “İRADEMİZ!” diye devam etti. “HİZMETKAR!”

“Efendim?” dedim. Boşluğuma denk gelmişti. Önceden bu kadar bağırmazdı ama bir garipleşmişti. Belki yaşlılıktandır, biraz huyu değişmişti.

Yüzüme baktı ve aradığı kelimeleri bulamayan bir çocuk gibi somurttu. Oturduğu yerden kollukları sıkıca kavramış, beyaz beyaz olmuş parmakları pofuduk dokuya gömülmüştü. Ona baktım ve sigaramdan bir nefes aldım. Ciğerlerimden çıkan duman aramızda birkaç saniye asılı kaldı. Bu esnada onun yüz ifadesi yavaş yavaş değişmişti. Tebessümü genişledi ve ayağa kalkıp, olduğu yerde zıpladı.

“İRADE BUNU İSTİYOR!” diye beyan etti. Hafif bir kahkaha attı ve sırıtarak, eliyle bana “sen var ya sen” der gibi bir işaret yaptı. “BEN SADECE HİZMETKARIM!”

Sonra bir hışım koltuğuna geri oturdu ve kolluklara tekrar yapışarak, olduğu yere sindi. Fıldır fıldır bakışlarıyla etrafı kolaçan etti.

Sigaramı bitirmiştim. Tartışsam mı diye düşündüm ama bunun anlamsız olduğuna karar vererek yatak odasına yöneldim. Orada da, bir tane daha kır bıyıklı, köşedeki koltukta oturuyordu.

“SELAMÜN ALEYKÜM!” diye kulaklarımın içine içine haykırdı.

Derince iç çektim ve ağlamaya başladım.

Yorum bırakın